demlenmiş satırlar, 2025,
katılımcı performans
fotoğraflar: Aman Askarizad
İkinci bölüm, acıların dünyaya açılmasını sağlamak için bir yol bulmaya çalıştığım bir dizi düzenlemeden oluşuyor. Duyusal deneyimimizi duygularımız hakkında konuşmanın bir kapısı haline nasıl getirebiliriz? Bu düşünce süreci, Snellu Kafe'deki stajımla çakıştı. Tek başıma bir şeyler yapmanın anlamını görmüyorum. Birlikte olduğumuzda irade, yetki ve güç gibi yetenekleri nasıl kullandığımızla derin bir şekilde ilgileniyorum ve bunları egzersizler yoluyla keşfetmenin, gelecekleri hayal etme ve birlikte yaşama temeli sağladığını hissediyorum. İradem, bu katılımcı performans sürecini ateşlemişti, fakat Snellu Kafe'deki kişilerin yetkisi bunu mümkün kıldı. Snellu Kafe'deki stajım sırasında gözlemleyebildiğim, parçası olabildiğim, hissedebildiğim ve anlayabildiğim temel üzerine bir yapı oluşturmayı düşündüm. Onların katılımını yaratıcı bir katılım olarak hayal ettim. Böylelikle, meslektaşlarımı davet ettim. Zaman, mekan, çalışma vardiyaları ve dilin kısıtlamaları içinde, birlikte bir şeyler yaratmaya çalıştık. Bu noktada Mutfak Tanıklıkları adı devreye giriyor.
Son olarak, bu yapı, deneyimin içinde gelişmiş bir yapı tasarısıdır. Katılımcılar, konu, malzemeler, performans hayatın kendi dinamiği içinde birbiriyle kesişmiştir. Bu kesişimin koşulları, hangi sanatçının nerelerde bulunabildiği ve kimlerle temasa geçebildiği anlamında pekala tartışmaya açıktır. Bütün bunları anlatmak benim için önemlidir, çünkü bu karşılaştığınız estetiğin neyin estetiği olduğunun kavranması, değerin çoğaltılması ve değerlerin tartışmaya açılması adına gereklidir.
—doğa çal

Mutfak Tanıklıkları ismi ise burada devreye girdi. Mutfak Tanıklıkları'nın niyeti, benim dışımda, deneyler ve çeşitli katılım yollarına yer açan daha büyük bir alanı tanımlamaktı. Mutfak Tanıklıkları adı altında yapılan her yeniden yapılandırma, çeşitli insanlar, iradeler, "agency"ler arasında ve güç ilişkilerinden oluşmaktadır. Bir aradayken istek, "agency" ve güç gibi melekelerimizi nasıl egzersiz ettiğimizle çok ilgileniyorum ve bu alana dair keşfin bir arada yaşamak ve başka gelecekeleri beraber hayal etmek için bir zemin olduğunu seziyorum. Bu çalışmada "Infused Lines" (Demlendirilmiş Satırlar), mutfaktaki iş arkadaşlarımı yaratıcı katılımcı olarak iki zaman diliminde konumladığım bir yapı hayal ettim. İlki, aromasını yoğun bir şekilde duyumsamamız için tek yudumda içeceğimiz bitterler için tek yudumluk bardak yapmak. Tek yudumluk bardak hazırlıklarında Mimi McPartlan ile işbirliği yaptık. Mimi bize küçük bardak koleksiyonunu gösterdi. Çamurla oynama ve ona şekil verme alanı açtı. İkincisi ise, bitterleri başka bir grup katılımcı ile etkileşimli olarak birtakım şiirsel tariflere bakarak hazırlamak. Şiirsel tariflerde hangi bitterden ne kadar konulacağı belirlenmemiştir. Her bir servis eden kişi, her bir bitterin aromasının farkındadır ve bu aromaları ifadeler, şiirler, anlatılar karşısında kendisi bir araya getirir. Örneğin, eğer benden karıncalar hakkında her şey bitterini hazırlamamı isterseniz, benim yorumum gül aromasından ibaret olacaktır. Bitterlerin şiirsel tariflerini yorumlamak için yine kısıtlı bir süre içinde, hepsinin tek tek farkına vardık ve hangi tariflere hangi tatlar denk düşer diye konuştuk. Herkes birbirinden ilhamla kendi tat profili ile çıkageldi.
Acılarla ne yapmak istediğimi bilemeden döndüm durdum. Acılarla oynamanın derecelerini aradım. Bu arada, 20 yıldır Budizmle ilgilenen Sema Demirkan'ın bir dizi öz-şefkat pratiğine katılmaya başladım. Acının, ıstıraptan farklı bir şey olduğunu anlıyorum, ancak bedenimde bunların nasıl ayrıldığını henüz çözememiştim.Bedenimin acıları, kaygımın yarattığı acı, sistemik acılar, ayrıcalıklı olduğum konular için duyduğum acılar, ayrıcalıklı olmadığım için duyguğum acılar, dindiremediğim acılar, dindirebildiğim acılar, bir ameliyatın acısı, kırık bir kalbin acısı… Hep dahası. Bana ait ama sadece benim değil. Dünyadaki diğer her duyarlı varlık kadar hissettiğim acı. "Kimin acısı daha büyük?" gerçek bir soru olabilir mi? Eğer senin acın geçmiyorsa, benimkini yatıştırıp seninkini dindirmeye koşabilir miyim? Empatiyi şefkate nasıl dönüştürebilirim? Acılarla oynamak aracılığıyla, onlara dair çeşitli kategorileri tanımlamaya başladım. Hazırladığım menüde doğrudan şu an burada deneyimlediğimiz gündelik yaşamın acıları "Bitters in Situation" adı altında yer alıyor. "The Great Bitters", deneyimlemediğim ama antik yunan felsefesi çalışmalarım esnasında incelediğim, tarihte ve edebiyatta çerçevelenmiş acılara yöneliyor. Meditasyon için acılar, sizi Sema Demirkan'ın bir öz-şefkat meditasyonu pratiğine davet eder, ki ben onun tadını çıkararak acılarla buluşturdum/buluştum. Hala meditasyodna yeni biri olarak, bu pratiği bu şekilde dönüştürmenin etkisini tam olarak test etmedim. Yani, belirsizliğin kesinliğiyle, bunu birlikte keşfetmeye davet ediyorum.
Bu iş birbirine paralel ilerleyen iki çalışma sürecinin çıktısıdır. İlki, Bitter'ler fikri. Duygusal acıların içinde durmakta zorlandığımı fark ettikten sonra aklıma geldi. Bitki özlerinin, alkolde bekletilerek acısını aroması ile beraber alkole bırakmasını, kendi acı duygularımın bir metaforu olarak gördüm. Duygusal acıları konuşmaya başlamak için iyi bir nokta olur muydu benim için? Bu acı tatları hazırlamayı, çeşit çeşit acı duyguları ayırt etmeyi bilmediğim kadar bilmiyordum. Bunu bağrıma bastım. Bu kadim pratiğe yaklaşabileceğim en yakın noktayı aradım. Takip ettiğim yemek sitelerinden tarifler buldum. Selena Ahmed, Ashley DuVal, Rachel MeyerCreators tarafından yazılmış Botany at the Bar kitabını buldum. Bazı bitterleri bu kitaptaki tarifleriyle aynı yaptım. Bazı bitkileri ne Helsinki'de ne İzmir'de bulabildim, bitterleri eksik hazırladım. Bazı bitkilerin lezzetlerini tek başına merak ettim, tarif dışı bir cesaret onları tek başına vodkaya yatırdım. Bazı özler gerçek bitterler haline geldi, bazıları oldukça taze ve gelişkin—ulaştığım geniş bir tat profili yelpazesi vardı.







